Aylar: Şubat 2015

Franz Kafka bu dünyada en sevdiğim yazarlardan biridir.  Bir sabah uyanıp kendini garipliklerin içinde bulan ve bunun garipliğini sorgulamaktansa farklı şeyler peşinde koşan adamları hayatımıza sokmuştur. Bunlardan biri sabah uyandığında, neden olduğunu anlamadığı bir şekilde kendini bir davanın içinde bulan Joseph K.’dır.  Fakat, her ne kadar kendime daha yakın bulacağım yanları olsa da,  bu yazımın konusu…

Çok eşlilik yoktur, az aşk vardır ne demek? Bu poligaminin yok sayılmasını savunduğum anlamına gelmiyor. Her ne kadar poligami uygulamasında tam bir başarısızlık örneği olsam da, tek eşli durumun insan doğası ile uymadığı bilincine varacak kadar kafam çalışıyor. Gelin görün ki, tek eşliliğin insan doğasına uymaması, aşk denilen duygumsu şeyin feromon, tiroksin, norepinefrin ve serotonin…

3 gün üst üste müzikli, şarkılı analiz yapmak neyime bilmiyorum ancak, 90’lı yılları damardan enjekte aldığım için bu konuda hayli konuşabilirim. 90’lı yıllarda pop müziğin artık her ne etkisiyle bilmiyorum garip bir geri dönüşü vardı. Sanırım bunu Yonca Evcimik’e borçluyuz biraz. Lambada rüzgarları ülkeyi kasıp kavururken, yarım oktavlık detone sesi, önden kıvırttırıp sarkıttığı sarı kahkulu,…

Yıldız Tilbe, “Delikanlım” şarkısıyla Türk pop müziğine hızlı bir giriş yaptığında, sanıyorum 1991 yılındaydık. Henüz Uzay Heparı’nın hayatta olduğu ve müthiş düzenlemeler yaptığı, Sezen Aksu’nun Levent Yüksel, Sertab Erener, Aşkın Nur Yengi’den oluşan gibi bir gang’i olduğu, çok acaip şarkıların yazıldığı yıllar.  20 kusur yıl sonra hala aşk acılarımızı çekerken dinlediğimiz şarkılar işte.  Şimdiki gibi…

Dadaizm temsilcisi bir blog’ta, Fikret Şeneş kimdir başlıklı bir blog bulunmasının yeri nedir? Çünkü Fikret Şeneş, en dip aşkların, en yüksek aşkların, en yasak aşkların en güzel müzik ve düzenlemelerle, Ajda Pekkan sesinden kulaklarımıza kazınmasıdır. O yüzden de anılmadan geçilirse olmazdır. Fikret Şeneş, 1921 yılında doğmuş, 16 Şubat 2015 günü yani dün ölmüş olan, Türkiye’nin…

Bugün gecikmiş de olsa Karanlıkta Diyalog tecrubesi yasadım. Nedir karanlıkta diyalog? 1 bucuk saat boyunca, zaman algınızı tamamen kaybederek, kör bir insan gibi zifiri karanlıkta tutunmaya çalışmak. Hayatta normal şartlarda (ki bu normal görebilenleriniz için retinanızın ışığı algılayıp görsele, ordan da düşünceye çevirmesi) gördüklerimizden hep şikayet ediyoruz, görseli depresip düşüncelere dönüştürüp bunlarla sonsuz ruh kasvetine…

Bir roman yazsam, kahramanı kadın, ismi Halet-i Ruhiye olurdu.   Halet-i Ruhiye, bazen 3 senede bazen 3 haftada bir aşık olur, her aşık olduğunda psikologlar çocukluğuna koşar, yürüyerek geri dönerlerdi.  Hepimiz yeterince sevilmemiş çocuklardık neyin derinine iniyoruz diye atar yaptığı psikologundan sonra, anneden kalma bir alışkanlıkla ben evde daha iyisini yaparım deyip bıraktı zaten. Bir süre…

“Mineohra” diye bir şey yoktur, Mine O’hara vardır ve kendisi Scarlett O’hara’nın bilmemkaçıncı göbekten torunu olur.  İç savaştan sonra bizim oraları çok hırpalanınca, 12 Meşeler’deki çiftliği satıp savdık.  Geriye 1973 yılı basımı bir kitap, içine 3 Şubat 1973’te teyzemin anneme yazdığı doğum günü notuyla, sevdiğim, bazen aşık olduğum, bazen çok şaşırdığım, bazen anlamadığım, zaman zaman…